ASLI olma insanın.
Sağlam bir kökü, güçlü bir damarı bulunmalı beslendiği…
İnsanın aslının olması değişmezidir. Sabitesidir.
Her şey değişebilir, başkalaşabilir ama inanıp güvendiği aslı değişmez.
Değişmemeli.
Hayat dallarını kırabilir, yapraklarını savurabilir ama aslı bundan etkilenmemeli.
O her daim kavi kalmalıdır.
Zira olup biten ne varsa bu aslın üzerinden gerçekleşir.
“Özü çürük içim duyduk sonradan” diyen ozanın durumuna düşmemek ve düşürmemek için ilk temel ihtiyaç insanın sağlam bir asla sahip olmasıdır.
…
DURUŞU güçlü olur aslı sağlam olanın.
Kötü hayat olayları tarafından yıpratılamaz, aşındırılamaz.
Hatta tem tersi olur.
Başa gelen her türlü imtihan onu daha da kavileştirir.
Eleklerden süzülmesi, azalması demek değildir.
Kıvamının artmasıdır.
Özünün katışıklıklardan arınıp saflaşmasıdır.
Altının topraktan ve çamurdan temizlenmesi gibi hakiki cevherin açığa çıkmasıdır.
…
ÖZLEMİ kavruk olur aslı sahih olanın…
Hasretin tüm evrelerini dibine kadar yaşar ama varlığıyla varlık bulduğundan ıramaz.
Uzak düşmez.
Kalbi gölgelenmez.
Zira aslını, kalbinin en büyük nimeti, kısmeti sayar.
Bu sebeple ona ihtimam gösterir.
Gözetir. Titrer üzerine…
Firakın alevi bol yangınları onu bitiremez.
Aksine güç katar.
Bu sebeple aslı gerçek olanların özlemleri de gerçektir.
Hatta kendinden daha fazla gerçek…
Araya fiziki mesafeler girebilir elbette bazan…
Gurbet yazgısı olabilir.
Ama bunlar aslı sahih olanın gönlünde bir kıymık kadar bile noksanlık oluşturamaz.
Yandıkça, kavruldukça billurlaşır.
Hisleri incelip derinleşir.
Kavrayışı genişler.
O kadar ki, firkat onları birbirine esasen rapteder.
Uzaktan bakanlar elbette mesafeleri görürler ama onlar hakikatte mesafesizdirler.
…
ASLI sahih olanlar birbirinin selam dairesindedirler.
Duyumsamaları ortaktır, hissedişleri bir.
Üşürse beraber üşürler, yanarlarsa birlikte yanarlar.
Çünkü inançları birdir, imanları aynı.
İkrarları ortaktır.
Aya birlikte bakarlar uzatılan parmağa değil…
Bundan sebep sürekli kendilerini, yani asıllarını selamlarlar.
…
ASIL MI, fasıl mı tartışmasına girmezler.
Çünkü aslı olmayanın faslı yani ayrıntılarının da olmayacağını yakîn derecesinde bilirler.
İlkeleri şudur: Tüm fasıllar asla vasıl olur.
Yani tüm ayrıntılar, teferruatlar, ayrıksılar asıl ile birleşmeye, vuslat etmeye sebeptir.
Bütün parçalar, ayrılıklar, uzak düşmeler, sürçmeler, düşmeler, yanmalar, hasretler daima asla rücu eder. Ona döner. Onun içindir.
Selam vermenin ehemmiyeti bilindikçe, selam dairesinde olmanın kıymeti idrak edildikçe, bu daire her türlü şer rüzgarlardan sakınılıp muhafaza edildikçe asla, sahih olana, kavi bulunana, imana, ikana, ikrara döner.
Kendi içinde muhteşem bir devinime sahip olur.
Yaşam olayları zorladıkça, hadiseler üstüne üstüne geldikçe, hastalıklar sökün ettikçe, ümitsizlik onları girdabına çekmeye çalıştıkça “Aslıma selam” diyerek her daim onun selamette, esenlikte olmasını dileyip aslını selamlayabilenler gönüllerine ve orada var olan her şeye sahip çıkmış olurlar.
Haydi o zaman durmayıp söyleyelim bizde.
Faslıma, aslıma ve vaslıma selam olsun.
Uğur Canbolat
YORUMLAR